Tassili N’Ajjer; Sahra’nın kalbinde, yaşamdan neredeyse yoksun topraklar, gizemli hayvan ve avcı resimleriyle doludur. Hali vakti yerinde olanlar buraya küçük uçaklarla gelir. Daha az varlıklı ya da daha maceracı olanlar ise dört çekerli kamyonetlerle gelirler.
Tassili N’Ajjer
Gideceğiniz yer bildiğimiz anlamda dağlık bir alan olmamasına rağmen deniz seviyesinden 2250 metre yüksektir. Daha doğrusu burası kendi içinde sayısız koyak ve vadiye bölünüp ayrılarak uçurum ve yalın kayaların kargaşasına dönüşen640 km’lik bir kumtaşı platosu olmaktadır. Birbirine benzeyen pek az şeyin bulunduğu tuhaf bir güzelliğe sahip bir yerdir.
Tassili N’Ajjer Nerede
Belki de en iyisi onu güneşin alev kırmızısı ve moruyla buluşarak kumun üzerinde mavi gölgeler düşürdüğü gün doğumunda görmektedir. Günün bu saatinde bu aşınmış kayalar masalsı bir dokunuşla gökdelenlere, katedrallere, kule ve bacalara dönüşmektedir.
Yumuşak kayalara hayranlık uyandıran biçimlerini kazandıran sanatçı, kum yüklü rüzgar olsa da, asıl mimar sudur. Hücum eden sel suları koyakları oyup, sarp kayaları çatlak yerlerinden ayırarak sığ mağaralar oluşturdu.
Tassili N’Ajjer Hakkında Bilgi
Sahra olarak adlandırılan bölge bir zamanlar daha nemli bir iklime sahipti. Şu anda çölün güney sınırında bulunan kuru, kum dolu vadi ve boğazlardan önceleri ırmaklar akar ve göller topraklara bereket katardı. Şimdi çöl olan bu topraklar, bir zamanların yemyeşil kurlarıydı. Hristiyan başlangıcından çok daha önceki zamanlardan bu yana kurak olsa de, Tassili N’Ajjer’in tam çevriisi (ırmakların platosu) dur.
Sulak günlerden bu yana ısrarla hayatta kalan; su arayışındaki kökleri, kayaların arasına sokulmuş budaklı selvi ağaç grupları vardır. Bu selvi ağaçlarının 3000 yaşında olduğu tahmin edilir ve bunlar türlerinin sonuncularıdır; çünkü gelişebilecek tohumlar üretseler bile, toprak bu yeni tohumlara hayat verebilecek güce sahip değildir ve filizlenme için fazlasıyla çoraktır. Daha canlı bir geçmişten sağ kalan bir başka hayvan ise çorak habitatını, çöl iklimiyle başa çıkabilen yuvaların mimarı kuyrukkakanlar ve çöl sıçanları ile paylaşan kıvrık kocaman boynuzlarıyla vahşi dağ koyunlarıdır.
Buna karşılık, bir zamanlar plato bambaşka bir faunayı barındırıyordu. Zürafa, antilop, su aygırı, aslan ve filler hatta sığır ve keçileri güden erkek ve kadınlar vardı.
Bunların bir bölümü kumdan çıkarılan antik hayvan kemiklerinden öğrenildi, fakat daha fazlası, Tassili N’ajjer‘in harikulade kaya oluşumları ve yüksek uçurumları arasında bulunan çeşitli hayvan ve insan figürlerinin kolayca seçilebildiği duvar resimleriyle çürütülemez ve benzersiz kanıtlar olarak ortaya çıktı.