Avrupa’nın eğlence başkenti, gezmeyi seven herkesin en azından bir kez mutlaka görmek isteyeceği, keyif verici madde ve seks denilince akla gelen ilk şehir, kanallarıyla ünlü Amsterdam… Evet Amsterdam hakkında herkesin bir fikri vardır mutlaka; kimi çok güzel bulur, kimi çok küçük; kimine çok eğlenceli gelir, kimine çok dejenere; kimi sakinliğinden sıkılır, kimi sabaha kadar süren eğlencesinden uyuyacak vakit bulamaz. Amsterdam turistik öneminin yanı sıra, Hollanda’nın en kalabalık ve kültürel ve ticari yönden de en önemli şehri.
Esas olarak Amstel nehri çevresindeki kanalların üzerine kurulmuş olan şehir, 17. yüzyıldan kalma binaların korunmasıyla eşsiz bir göz ziyafeti sunuyor. Şehir merkezinden içeriye doğru hilal şeklinde uzanan kanallarda yüzlerce köprü, kanallardaki gezinti tekneleri ve klasik Amsterdam binaları, binlerce bisikletle bir araya gelince herkes birden fotoğrafçı oluveriyor. Köprü üstünde demirlere yaslanmış bir bisiklet, arkasında kanal ve Amsterdam binaları, Amsterdam tatilinin vazgeçilmez fotoğraf karesi…
Avrupa’nın en büyük ve en işlek havaalanlarından biri olan Schiphol Havaalanı’ndan şehre en hızlı ve ekonomik ulaşım trenle sağlanıyor. Tren biletinizi kredi kartıyla bilet otomatlarından ya da orada bulunan gişelerden nakit olarak satın alabilirsiniz. Farklı dil seçeneklerinin ve detaylı yönlendirmelerin bulunduğu otomatlarda tek yön bilet 4 Euro. Gün içinde yaklaşık her 10 dakikada bir hareket eden trenlerle Centraal Station’a 15 dakikada konforlu bir şekilde ulaşabilirsiniz. Ana tren garından daha çok bir alışveriş merkezini andıran Centraal Station’dan Hollanda’nın ve diğer Avrupa ülkelerinin bir çok şehrine de tren seferleri düzenleniyor.
Centraal Station’dan şehir merkezine doğru Damrak Caddesi’ni takip ederek yürüdüğünüzde sizi ilk önce Dam Meydanı karşılıyor. Şehrin tam ortası diyebileceğimiz Dam Meydanı’nda Kraliyet Sarayı, sergi alanı olarak kullanılan Nieuwe Kerk ve Madame Tussauds Müzesi yer alıyor.
De Bijenkorf, meydanda bulunan, bir çok lüks markayı bulabileceğiniz büyük bir katlı mağaza. Şehrin çoğu noktasında olduğu gibi burada da ücretsiz WiFi’dan yararlanabilirsiniz. Kalverstraat, şehrin en işlek alışveriş caddesi. Cadde üstünde bir çok ünlü markanın mağazası, kafe ve restoranlar ile hediyelik eşya satan ufak dükkanlar bulunuyor. Caddenin hemen başındaki Pancake Factory, orijinal Hollanda pancake çılgınlığı yaşayabileceğiniz bir restoran. Fiyatları oldukça makul olan bu restoranda tabii ki siz de Nutella’lı pancake denemek isteyeceksiniz. Cadde üzerindeki bir çok kafede lezzetli hamur işi yiyecekleri denemeniz mümkün. Yine bu caddede bir Türk simit restoran zincirinin şubesine rastlayınca şaşırmayın …
Cadde kıvrılarak, kanalların üzerinden geçerek ve başka caddelerle de birleşerek Müze Meydanı’na kadar devam ediyor. Bu meydanda adından da anlaşılacağı üzere Amsterdam’ın en ünlü müzeleri; Rjiksmuseum ve Van Gogh Müzesi bulunuyor. Rijksmuseum (Devlet Müzesi) Amsterdam’ın en çarpıcı ve en önemli müzesi. Müzede birçok Rembrandt tablosu ile birlikte, 1400 – 1900’ler arası 5 bin kadar resim sergileniyor. 200’den fazla Van Gogh eserinin ve 500 kadar taslak çalışmasının sergilendiği Van Gogh Müzesi’ne giriş için önceden biletinizi almanızda fayda var, çünkü girişte sürekli uzun kuyruklar oluşuyor. Müzenin ayrı bir bölümünde de Japon eserleri sergisi bulunuyor.
Amsterdam, müze bakımından çok zengin bir şehir. Ufak bir alanda bir çok müzeyi yan yana bulmak ve ziyaret etmek mümkün. Rembrandt’ın ve Anne Frank’in bir dönem yaşadıkları evleri de müze haline getirilmiş ve ziyaret edilebilir. Anne Frank’ın doğduğu ev her yıl yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret ediliyor.
Şehirdeki diğer önemli müzeler arasında Amsterdam Tarih Müzesi, Hermitage, Tropenmuseum, Verzetmuseum Stedelijik Müzelerini sayabiliriz.
Güzel bir havada müze ziyaretlerinden sonra şehrin en büyük parklarından biri olan Vondelpark’ta yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Bunun yanı sıra, Anne Frank evinin de bulunduğu bölge olan Jordaan, kanal boyunca uzanan balkonları çiçekli evleri ile farklı bir atmosfer yaratıyor. Kanal kenarlarındaki kafelerde tüm gece boyunca oturulabilir. Bölge adeta kanal boyu evleri müzesi görünümünde. Ayrıca, Müze Meydanı’nda bulunan “I amsterdam” panosu önünde de fotoğraf çektirmeyi unutmayın tabii. Şehrin bir çok yerindeki hediyelik eşya dükkanlarında Amsterdam temalı ufak ürünler bulabileceğiniz gibi, çiçek pazarından alabileceğiniz özel paketli lale soğanları da ilginç bir hediye olabilir.
Şehir merkezindeki yolların neredeyse tamamı sadece yayalara ait; ve tabii ki bisikletlere. Amsterdam, ulaşımda bisiklet kullanılan en büyük şehirlerden biri. Şehrin her köşesinde birbirine bağlanmış onlarca bisiklet görüyorsunuz. Şehir içinde herkes bisiklet kullanıyor; işine gidiyor, alışverişini yapıyor, çocuğunu taşıyor. Yollar, kaldırımlar ve tüm trafik bisikletlere göre tasarlanmış ve hiçbir sorun yaşanmıyor. Şehirdeki tek araç gürültüsü ambulans veya polis sireni, onun dışında hiçbir gürültü yok.
Şehirde ulaşım bisiklet başta olmak üzere tramvay ve metro ile de sağlanıyor. Özellikle tramvayla şehrin her yerine ulaşmak mümkün. Gece saatlerinde ise bazı hatlarda tramvaylar sabaha kadar sefer yapıyor. Ayrıca gece otobüsleri de var. Kanallarda ise 40-50 kişilik gezinti tekneleriyle dolaşmak mümkün. Farklı tur seçeneklerini bütçenize göre değerlendirip gündüz veya gece 1 saatlik kısa tur yapabilir ya da hop on – hop off şeklinde günlük tur alarak şehri kanallar vasıtasıyla gezebilirsiniz.
Amsterdam tabii ki sadece müzelerden, kanallardan ve bisiklet dolu sessiz ve düzenli caddelerden ibaret değil. Keyif verici madde kullanımının serbestliği, seks işçiliğinin belli kurallarla düzenlenip nispeten kurumsallaşmış olması ve başka yerde bulamayacağınız eğlence mekanları Amsterdam’ın eğlence hayatını ön plana çıkartıyor. 24 saat yaşayan şehirde, günün her saati kendinize farklı bir eğlence yaratmanız mümkün.
Meşhur Red Light bölgesi, genelevlerin, seks shopların, canlı seks showları yapılan tiyatroların ve bazı kulüplerin bulunduğu, Amsterdam’ı ziyaret eden herkesin mutlaka görmek istediği bir bölge. Bölgede farklı sokaklarda farklı zevklere hitap eden genelevler bulunuyor.
Yine Red Light bölgesinde daha yoğun olmak üzere, şehirde bir çok sokakta bulunan ve özel izinle çalışan Coffeeshoplarda esrar, space cake denen esrarlı kurabiye ve magic mushroom denen mantar satışları serbest. Bu dükkanların önünden geçerken bile kafanız hafif “dumanlanıyor”.
Eğlencesi bir yana, düzeni ve tablo gibi güzelliğiyle de kendine her zaman hayran bırakan Amsterdam, gezmeyi seven herkesin mutlaka gitmesi, görmesi gereken şehirlerin başında geliyor. Dünyada en çok turist çeken 5. şehir olması da bunu kanıtlıyor.