Sizlere ilk İtalya yazımızı Como Gölü ile yapalım istedik. O yüzden de bu rehber yazı sayılabilecek içerik Como hakkında olacak 🤗 Como Gölü, internette karşımıza çıktığından çok daha güzel, insana hemen okulu, işi gücü bırakıp yerleşme isteği uyandıracak kadar kusursuz ve sakin. Como bizde sadece dağ ve göl manzarası ile değil, civarlarında bulunan küçük kasabalar için göl kenarında bulunan gayri resmi bir merkez olarak sempati yarattı.
Como’ya ulaşım
Como ulaşım açısından oldukça elverişli bir konumda. Milano’ya arabayla yaklaşık bir saatlik uzaklıkta. Eğer araba yerine tren ile gitmek isterseniz 2 seçeneğiniz var: ilki Centrale istasyonundan kalkan ve Como S Giovanni istasyonuna giden tren, ikincisi ise Garibaldi istasyonundan kalkan ve yine Como S Giovanni istasyonuna giden tren. Her iki treninde ücreti gidiş dönüş 9-10 euro arasında değişiyor. Tren biletlerini istasyonlarda bulunan otomatlardan veya gişelerden kolaylıkla alabiliyorsunuz. Centrale’den kalkan tren yaklaşık 40 dakikada sizi Como’ya ulaştırmış oluyor. Biz ulaşımımız için Centrale’den kalkan treni seçtik, Centrale biraz büyük olduğu için treni nasıl bulacağım diye düşünebilirsiniz ancak gerek göstergeler, gerek çalışanlar oldukça iyi ve yardım sever.
Ufak not: Tren kalkış saatinden 20 dakika önce istasyonda bulunmak tren geldiği gibi trene geçip oturmak sizi yol boyunca ayakta kalmaktan kurtaran bir ipucu olabilir.
Como ve çevrelerine nasıl gidilir ?
Como ve çevresinin can damarı bildiğimiz vapurlar. Como’da 2 çeşit vapur bulunuyor. Biri tamamen turistik olan orada burada şunun evi var diyen İtalyan abili turistik tekneler ve halkın kullandığı göl ulaşımını üstlenen tekneler. Biz halkın kullandığı tekneleri tercih ettik ve kendimize günlük bilet satın aldık. Tek bir günde birden fazla kasabayı ziyaret etme olanağına sahip oluyorsunuz. Tüm önemli turistik yerlere bu tekneyle ulaşılabilir Argegno, Bellagio, Gravedona, Tremezzina ve daha birçoğu 😊 siize düşen ise sadece arkanıza yaslanmak, rahatlamak ve manzaranın tadını çıkarmak oluyor. Biz zamanımız dar olduğu için kasabalarda vakit geçiremedik ancak en yakın zamanda tekrar Como’ya gidip zamanımızı kasabaların içinde harcayacağız.
Ufak not: Como yazısı 2 için hazır olun yani.
Peki bizim Como’da bir günümüz nasıl geçti ?
İtalya için oldukça erken bir saat olan saat 10 civarında Como’ya varmıştık. Daha mağazalar açılmadığı için Duomo di Como’yu kendimize merkez belirledik ve civarında dolaşmaya başladık. Chiesa di San Fedele’nin arkasında bulunan meydanı keşfettik. Burada halk cumartesi günleri kendi el ürünlerini satmak için ufak standlar açıyor. Ürünleri oldukça güzel olan bu standlara bakmanızı tavsiye ediyoruz. Biz standlara baktıktan sonra hafif bir şeyler atıştırsak iyi olur dedik ve bu meydanda bulunan San Bar Fedele’de birer kahve içip tatlılarımızı yedik.
Ardından Tarih müzesi, Arkeoloji müzesi ve Volta müzesine geçtik. Eğer müze gezmeyi seviyorsanız bu sizin için harika bir haber olacak, Civic Museum of the Risorgimento’da 3 müzeye de girebileceğimiz bir bilet veriliyor 👍. Müzeler ilginin az olmasından dolayı bomboş fakat bir sorunuz olduğunda size yardım etmek için can atan çalışanlara sahip. Müze içerikleri ise oldukça doygun.
Müzelerden sonra ise Via Cinque Giornate, Via Bernardino Luini ve Vittorio Emanuele gibi caddeleri ister istemez keşfediyor oluyoruz. Bu bölgede bildiğiniz İtalyan markalar da var, orijinal şeyler yaratmış güzel butik tasarım dükkanları da.
Alışveriş için hakkımızı hala Milano’ya sakladığımız için Via Vittorio Emanuele’nin sonunda bize tüm ihtişamı ile selam duran Duomo di Como’ya uğramaya karar veriyoruz. İtalya’nın ne kadar küçük bir kasabasında bile olsak böylesine ihtişamlı bir katedral gördüğümüze pek de şaşıramıyoruz. En azından mimari bir eser gözüyle bakıyoruz.
Gothic tarzda olan bu katedral içerisine girdiğiniz gibi sizi büyülemeye yetecek kadar güzel.
Sonrasında ise size daha önce anlatmış olduğumuz göl turuna çıkıyoruz. Göl turu oldukça keyifli manzaraları bize sunuyor, havaların yavaştan ısındığı bu günlerde Alp tepelerinde kar görmek ise bizi oldukça mutlu eden detay oldu. Eğer evcil hayvanınız ile seyahat ediyorsanız; teknelere İtalya’nın genelinde olduğu gibi evcil hayvan konusunda sorun yaşamadan binilebiliyor.
Vapurdan indiğimizde ise artık bizim için yemek yeme saati gelmişti. O günün havasından mıdır bilinmez canımız pizza çekmişti (pizza, İtalya için bir yaşam tarzı adeta🙈). Como’da oldukça güzel risotto ve ravioli yapan yerler olmasına rağmen pizza için sahil kenarında bulunan Ristoante Funicolare’yi tercih ettik. Sahibinin Türk olması sonradan öğrendiğimiz bir bilgi olsa da, pizzaları oldukça çıtır hamurlu lezizdi. Tercihlerimiz köfteli pizza (Funicolare) ve jambonlu pizza (Prosciutto) olması bizim ne kadar aç olduğumuzun göstergesi olmuştu. Bizce prosciutto pizza üstü malzemesi olarak da şahane giden bir şey.
Üstüne yediğimiz tiramisu ise tat olarak başarılı olsa da doku bakımından çok beğenemediğimiz bir tatlı oldu. Bu yüzden kendimizi Tempio Voltiano’ya giderken yolumuzun üstünde bulunan Gelateria Lariana’ya bulduk. Burası 4. Limanın hemen karşısında yer alıyor ve Como’da ki en iyi gelato’yu sizlere sunuyor. Fiyatlar ve porsiyonlar ise oldukça iyi bir orana sahip, ayrıca lezzeti mükemmeldi 👍.
Son olarak ise Tempio Voltiano’ya varmış oluyoruz. Burası pilin icadı ile tanınan Alessandro Volta anısına yapılmış ve onun enstrüman ve elektrik ile ilgili çalışmalarını yapmış olduğu ekipmanlarla dolu bir müze. Tabi ki özel bir ilginiz yoksa veya mühendisliğe yakın değilseniz size çok cazip gelmeyebilir. Ancak içeride, tasarlanan ilk pilleri görmek hoş oluyor.
Müzeden çıktıktan sonra ise Como gezimizi bitirmiş oluyoruz. Gölü ile, sahili ile, parkları, meydanları ve güzel sokakları ile Como bizim için oldukça güzel bir deneyim oldu. Eğer İtalya’da vakit geçirecekseniz ve Lombardiya bölgesinde iseniz kesinlikle zaman ayırmanız gereken bir yer. Biz çok beğendik, size de şiddetle tavsiye ediyoruz ☺