İsviçre, bizim en sevdiğimiz ülkelerin başında geliyor. Heidi’nin Alp’lerinden tutun da, çikolataları, birçok ünlü saat markası, güvenli bankaları derken nereden konuya başlayacağımıza karar vermekte zorluk çekiyoruz adeta 🙈. O halde öncelikle ülkenin genel özelliklerinden kısaca bahsedelim, hem de sizlere İsviçre hakkında bilgi vermiş olalım ☺️.

      İsviçre, denize kıyısı olmayan, Alplerin eteklerinde konumlanmış, ilginçtir ki 1815 yılından bu yana bir savaşa katılmamış bir ülke. Çoğumuzun bildiği bir örnek verecek olursak; Vatikan’ı koruyan askerler, bağımsız olduğu düşünüldüğü için İsviçreli askerlerden seçiliyor. İsviçre, kültür bakımından ise oldukça çeşitliliğe sahip, Almanya, Fransa ve İtalya’dan oldukça etkilenen İsviçre, bölgesel farklılıklar gösterirken kendilerine özgü kültürlerini korumayı da başarmışlar. İsviçre, yaşam kalitesi ve alım gücü açısından dünyanın en üst sıralarında bulunan ülkelerinden biri; buna paralel olarak (doğal olarak) dünyanın en pahalı ülkelerinden biri aynı zamanda.

İsviçre’den bir özet geçtiğimize göre asıl konumuz olan Lugano’ya gelebiliriz 🤗.

      Lugano İsviçre’nin güneyinde yer alıyor, İtalya ile komşu olan bu şehirde İtalyanca yaygın olarak kullanılıyor. Şehir adını aldığı Lugano gölünün etrafına güzelce konumlanmış, güzel bir göl şehri. Ilık yazları ve ünlü akınına uğramasıyla İsviçre’nin Monte Carlo’su lakabı takılmış, bizce bu lakabı almakta haksızda değil 🤗.

Lugano’ya Ulaşım

     Biz Milano’dan Lugano’ya aşırı uygun fiyata otobüs bileti bulduk ve tercihimizi Flixbus’tan yana kullandık. Eğer Milano’dan gitmek isteyecek olursanız Flixbus ve Euro Lines firmalarının düzenli olarak seferleri bulunuyor. Tren ile geçmek için ise doğrudan gidiş seçeneği ne yazık ki yok.

Peki Lugano Nasıl ?

     Dediğimiz gibi buraya otobüsle geldik, sabah saatlerinde gitmeyi tercih ettiğimiz Lugano’da otobüsümüzün bizi bırakmış olduğu yerden şehir merkezine gitmemiz gerekiyordu. Şehir merkezi ile otobüslerin yolcu bırakmak ve almak için durduğu yer yürüyüş ile yaklaşık 15-20 dk mesafede. Biz de indikten sonra güzel bir caddeden yürüyerek şehir merkezine gittik. Şehir merkezine ilk adımımızı attığımızda ise buranın oldukça bilinen bir parkı olan Parco Civico’ya gelmiş olduk. Burası oldukça güzel bitki türlerine ev sahipliği yapan inanılmaz bakımlı bir park. Çimenlerinin ve çiçeklerinin bir benzerini biz başka yerde göremedik 🙈. Parkın merkezinde bulunan Villa Ciani, güzel sanatlar müzesini içerisinde barınan bir yapı. Biz gittiğimizde müzeyi gezme fırsatı bulamadık ancak bir sonraki ziyaretimizde uğrayacağımızdan emin olabilirsiniz.

      Neyse parkta kendimizi göl ve yeşillikle aşırı mutlu hissettikten sonra şehirde bir sabah kahvesi iyi gelecektir diye düşünüyoruz. Genelde İtalya taraflarında bir göl kıyısındaysanız ezbere bir şekilde şehrin en işlek yerinin nerede olacağını gözünüze kestirebiliyorsunuz. Göl kenarı değil ama biraz daha iç tarafta bulunan paralelindeki bir cadde genelde bizdeki çarşı kavramı ile örtüşen yapıda oluyor ve bu fikir bizi Lugano’da da yanıltmıyor 👍🏻. Gelmeden önce yaptığımız ufak araştırmada sabah kahvesi için karar verdiğimiz Grand Cafe Al Porto’ya gelmiş olduk. Burası çok tatlı bir sokakta yer alan güzel bir cafe/restoran. Tatlılarından tutun yemeklerine kadar enfes ürünlere ev sahipliği yapıyor. İsviçre’deki en iyi restoranlardan biri seçildiğini de hatırlatmakta fayda var. Burada yol yorgunluğumuzu attıktan sonra şehrin meydanına gidip gezmeye koyulmanın vaktidir diyoruz.

     Piazza della Riforma meydanı, şehrin en renkli en tatlı binalarına ev sahipliği yapan bir meydan. Lugano’da bir yere gidecekseniz merkez nokta olarak bu meydanı seçmeniz sizin faydanıza olacaktır. Buradan ara sokaklara geçip dolaşmaya başlıyoruz. İsviçre’de olduğumuz için aşırı lüks markalara sıradan bir mağazaymış gibi sokaklarda rastlamak normal bir durum. Hatta bir yerden sonra lüks İsviçre saat markaları ve İtalyan giyim markaları sıkmaya başlıyor 😅.

     Ara sokaklarda dolaşa dolaşa hedefimiz olan dış cepheden biraz terk edilmiş gibi gözüken, ön yargımız ile çekinerek içine girdiğimiz Chiesa Di Santa Maria Degli Angeli klisesine geliyoruz. İç mekanı daha önce hissetmediğiniz duyguları içinizde uyandırabilir bizden söylemesi. Yüksek tavan ve tamamen resimlerle kaplanmış duvarlar epey ilgi çekici. Kilisenin iki parçaya bölünmüş duvarının üzerinde Mesih’in çarmıha gerilmesini gösteren freskolar bulunuyor. Son Akşam Yemeği ve Bebek İsa gibi tasvirler de kilise içine güzelce konumlandırılmış ve etkileyiciliğe katkıda bulunuyor.

      Buradan şehri biraz yukarıdan gören yine önemli bir yapı olan Di San Lorenzo Katedrali’ne gidiyoruz. Beyaz işlemeli taşlardan yapılmış olan bu katedral hem içi, hem de dış detayları ile bizi büyülüyor. Manzarasının harika olması ise bir başka detay 😍.

     Biraz daha gezip yürüdükten sonra azıcık dinlenmek için (biraz tembelliğimiz tuttuğu için) Indirizzo denilen turist treni keyfini yaşamak istedik. Yaklaşık 45 dakika süren bu tur ile şehrin önemli yerlerini görme fırsatınız oluyor, üstelik sevimli minik tren gibi gözükmesi ise bu işin artısı oluyor. Biz trene iyi ki binmişiz dedik, yürüyerek gidilemeyecek yerlere rahatlıkla ulaşımınızı bu tren ile sağlayabiliyorsunuz.

      Trenden indikten sonra ise karnımızın açlığı ile biraz keyif yapmak için göl kenarında bulunan büfelerden birinden panini tarzı hafif ürünler alarak göl, temiz hava, sakin bir şehirde bol keyifle yemeklerimizi yiyoruz.

     Yemek sonrası daha önce ara sokaklarda yürürken önünden geçip durduğumuz, vitrinine hayran kaldığımız bir çikolatacı olan Läderach’a uğruyoruz. Evet İsviçre, evet çikolatanın membağı ancak ne Cenevre’de ne de Zürih’te böyle çikolata yemedik, yiyemedik 🍫😍. Oldukça tatlı ve bir o kadar da özenli çikolata ürünlerine sahip olan Läderach, sizi büyüleyecektir bundan eminiz. Buradan dökme çikolatalarımızı alıyoruz (aldığımız çikolata tasarruflu bir şekilde ancak 24 saat dayandı 🙈).

      Lugano, ara sokaklarında son bir tur daha atarak bu güzel, dağ eteklerinde çok fantastik yerleşimleri bulunan güzel göl şehrine üzülerek veda ediyoruz. Eğer Milano civarında iseniz ve vizeniz müsade ediyorsa, bizce İsviçre’ye geçip Lugano görmenin faydası olacaktır. Euro Frank kur hesaplamasını yapılmayıp, 1EUR=1CHF yapıldığı için belki %10 her şey daha pahalı gelecek ama buna değecektir. Biz çok sevdiğimiz Lugano’ya ara ara kafa dinlemeye gideceğiz, sizlere de şiddetle tavsiye ediyoruz 🤗.