Üsküp, Balkanlarda bulunan en garip şehirlerden biri, şehir 2014 projesi ile anıt, heykel ve ihtişamlı binalardan geçilmeyen bir hale bürünmüş durumda. Hatta bunca yıldır bitmek bilmeyen inşaatlarla gerçekten yeni bir görünüme kavuşmuş (iyi mi, kötü mü tartışılır)
Genel olarak ülkemizden ulaşımın uygun fiyatlı olması, vize sorununun olmaması ve yerel para biriminin TL karşısında zayıf olması sebebi ile bizce ucuz bir ülke olması ve Türkçe bilenlerin hayli fazla olmasıyla ufak geziler için biçilmiş bir yer Üsküp.
Makedonya’nın tarihi nedir ?
Yugoslavya’dan ayrılan Makedonya Cumhuriyeti 1991 de bağımsızlığını kazanmış. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülke, Makedonya’yı, anayasal adı olan “Makedonya Cumhuriyeti” ismiyle tanırken Yunanistan, kendi sınırları içinde “Makedonya” isimli bir bölge bulunduğu gerekçesiyle, bu ülkenin isminin değiştirilmesini talep ediyor. Makedonya, bağımsızlığını ilan ettiği 1991’den beri güney komşusu Yunanistan ile devam eden isim sorunu nedeniyle, Avrupa Birliği (AB) ve NATO’ya üye olamıyor. Bu konu hakkında ise oldukça siyasal sorunlar yaşanıyor, Makedonya’nın uluslararası tanınırlığı, ülkenin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oy birliğiyle BM üyeliğine kabul edildiği 1993 yılının nisan ayında kesinlik kazanmış ancak güney komşusu Yunanistan’ın itirazıyla geçici referans olarak “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” (FYROM) adıyla üyeliğe kabul edilmişti. Son dönemlerde ise varılan isim anlaşması ile resmi adının Kuzey Makedonya Cumhuriyeti şeklinde olmasına karar verilmiş. Makedonya’nın ise nüfusunun çoğunluğunu Makedonlar oluşturuyor ancak azınlık olarak Türkler, Sırplar, Arnavutlar ve Boşnaklar da mevcut.
Üsküp’e gelecek olursak
Üsküp oldukça küçük bir başkent ve her yere yürüyerek, hiç araç trafiğine bulaşmadan ulaşabiliyorsunuz. Şehir Vardar nehrinin ikiye böldüğü bir iki yakadan oluşuyor. Şehrin gezilecek ana yerlerinin çoğu Vardar Nehri’nin yakınında bulunuyor bu sebeple otel rezervasyonu yapacaksanız Vardar Nehri size ipucu sağlayabilir ve buna yakın noktaları tercih etmeye çalışabilirsiniz çünkü buraya yakın olursanız yürüme mesafenizi minimuma indirmiş olursunuz. Otel bakarken nehrin içinde otel ile karşılaşırsanız şaşırmayın, Hotel Senigallia değişik bir şekilde (korsan gemisi gibi) nehrin ortasına kondurulmuş.
Bizce Üsküp’te mutlaka görülmesi gereken yerleri tavsiye edecek olursak
Dolaşmaya şehrin merkezinde yer alan Makedonya Meydanı’nda bulunan Atlı Heykel (Büyük İskender) başlıyoruz. Burası Üsküp’ün merkezi olmakla kalmıyor üstüne bir çok kafe ve restoranın bulunduğu meşhur meydan ayrıca şehre giriş kapısını simgeleyen yine abartı boyutlardaki Porta Macedonia’yı da içinde barındırıyor. Onun hemen ilerisinde ise Macedonia Caddesinde Rahibe Terasa’nın evi bulunmaktadır, müzeye dönüştürülen Rahibe Teresa evini ücretsiz şekilde gezebilirsiniz. Bu meydandan şehrin diğer tarafına geçmek isterseniz Fatih Sultan Mehmed’in zamanında yaptırmış olduğu Taş Köprü’yü veya sonradan yapılan bol heykelli köprüleri kullanmanız gerekiyor. Halk tarafından Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak bilinen Taş Köprü, 12 kemerli ve 214 metre uzunluğunda. Aynı zamanda Üsküp’ün simge yapılarından en eskisi.
Şehrin diğer tarafında bizleri ihtişamıyla göz kamaştıran Arkeoloji müzesi ve Opera Bale Binası karşılamakta. Arkeoloji müzesinin içerisinde fotoğraf çekmenin yasak olmasından dolayı içerinin detayını görsel olarak sunamıyoruz ama müze içerisinde birçok bölgenin tarihi kalıntılarından tutun, zamanında Osmanlı’nın basmış olduğu tüm paralara kadar zengin bir içeriğe sahip. Nehrin bu tarafı diğer tarafa nazaran daha eski (el değmemiş) bir görünüme sahip. Old Bazaar adı verilen Türk çarşısının ara sokaklarında harika şeyler bulunuyor, hem dükkan anlamında hem de tarihi yapılar; Üsküp kalesi, Mustafa Paşa Cami, Kurşunlu Han, Davut Paşa Hamamı çarşının içinde bulunuyor. Biz sokakta bulunan bir tezgahtan, çalışan ve oldukça temiz bir Zenit filmli makine aldık ve iyi bir pazarlıkla 10 TL gibi bir ücrete denk geldi. Hediyelik eşya almak istiyorsanız Türkçe veya İngilizce pazarlık yapmanızı tavsiye ediyoruz, bu da ufak bir notumuz olsun.
Bu Türk Çarşısı’nın bulunduğu bölgede Matka Kanyonu için düzenlenen turlar mevcut, buradan isteğinize göre kanyonu ziyaret edebilirsiniz. Çarşıda dolaşırken başınızı yukarıya kaldırdığınızda ise Hristiyanlığın 2000’inci yılının simgesi olarak şehrin en tepesinde yapılan 66 metrelik devasa Milenyum Haç’ını göreceksiniz burası şehre yürüme mesafesinde değil ancak bisiklet veya araçlarla gidilebilir. Biz Üsküp’ün yukarıdan manzarasının ilgi çekici olmayacağını düşündüğümüz için çıkmadık ancak merak ederseniz gitmek çok zor değilmiş.
Ne yemeli ne içmeli?
Sabah kahvaltısı için kesinlikle meşhur Üsküp böreğini denemelisiniz, böreğin atası olan balkanlarda börek her zaman inanılmaz güzel oluyor. Eğer pişi seven biriyseniz kahvaltıda bizdeki pişiye benzeyen “Mekitsa” da denenebilir. Tüm Balkanlarda meşhur olan bir başka şey ise köfte, burada yediğimiz köfteden sonra Akhisar Köftesi yiyemeyeceğimiz bir gerçek, bu sebeple köfteyi de denemenizi kesinlikle tavsiye ederiz. Bizimkine nazaran daha kuru olan ancak dolu dolu servis edilen “Tavche Grace” yani güveçte kuru fasulye enfes oluyor. Biz bunları Eski Çarşı’da bulunan Kosmos’da denedik, oldukça yardımsever çalışanları ile bize kusursuz bir yemek yeme imkanı sağladılar. Tatlı konusunda ise buralara kadar gelmişken yine Eski Çarşı’da bulunan bir pastanede tatlı yemeye gidiyoruz, burada bulunan pastanenin adını unuttuk ancak köşede küçük bir pastane. Gezerken anlarsınız bizce, burada tulumba ve kaymaçina yiyebilirsiniz.