İtalya başlı başına bir sanat eseri; Sicilya da buna bir istisna değil. Adada nereye giderseniz gidin inanılmaz güzelliklerle karşılaşmamanız imkansız. Ancak Sicilya’nın en güzel yerleri doğu tarafından toplanmış bulunuyor. Aktif volkanları, antik çağ kalıntıları, barok tarzı inşa edilmiş şehirleri, muhteşem kumsalları, inanılmaz lezzetli yemekleri ve dünyaca ünlü şarabı ile bir gittiniz mi dönmek istemeyeceğiniz bir yer Doğu Sicilya.
Sicilya’nın doğusu, batısı kadar gelişmiş değil. Daha az bina ve yol bulunduğu için hala ilk günkü güzelliğini koruyabilmiş. Ancak bunun bir dezavantajı da yolculuğun normalden daha zorlu ve uzun geçiyor olması. Eğer benim gibi bir haftanız varsa ve Sicilya’nın doğusunu mutlaka görmek istiyorsanız sadece bu bölgeye odaklanmanız gerekecek.
İşte gittiğim yerlerden bazıları:
Katanya, Sicilya’nın biraz da şehir hayatına tanık olmak isteyenler için bire bir. Muhteşem barok mimarisi, ucuz fiyatları ve hemen hemen turistsiz ortamı ile birkaç saatinizi keyifli bir şekilde geçirebileceğiniz bir yer.
Aci Trezza, Katanya’nın kuzeyinde bulunan bu küçük köy biraz dinlenmek ve Sicilya doğasının keyfini çıkarmak için bire bir. Turistler tarafından henüz çok keşfedilmediği için huzurlu ortamını koruyan bu köyü gördükten sonra emeklilik planımı değiştirdim. Deniz kıyısında bulunan herhangi bir sahile gidin ve gün boyu Akdeniz’in keyfini çıkarın.
Taormina, büyük yolcu gemilerinin ve günübirlik Malta tekne turlarının merkezi olduğu için bölgenin en turistik yeri diyebilirim. Lezzetli pizza yemek ve bol bol alışveriş yapmak için bire bir ama daha fazlasını beklemeyin. Cafe Bambar’a uğrayıp granita yemeyi de unutmayın.
Sicilya’ya gelmişken Etna Dağı’na gitmemek olmaz. 500 bin yıldır aktif olan bu dağ UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde de yer alıyor. Dağ çevresinde inanılmaz bir doğa var. Özellikle dağın eteklerine lav kanalları hakimken dağın tepesine çıktıkça kar görmemiz olağanüstüydü. Açıkçası ben fotoğraf çekmelere doyamadım. Dağı kendiniz de gezebilirsiniz ama bir turla giderseniz daha çok şey öğrenebileceğinize inanıyorum.
Siracusa, UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan başka bir yer. Ortigia antik kenti ve taşa oyulan mezarlar sizi gerçekten bambaşka bir tarihte gibi hissettiriyor. Pembeye boyalı gotik binaların içinden geçerken etrafıma hayranlıkla bakakaldım. Ayrıca her yerde boynunda bıçakla tasvir edilmiş bir aziz görürseniz şaşırmayın: St. Lucia Sicilya’nın en ünlü kişilerinden.
Noto, çoğu turistin favorisi olan bu yer 1693’te çıkan yangından sonra baştan yaratılmış. Tabi tarih, 1693 olunca binalar da hep gotik tarzda inşa edilmiş. İç içe geçmiş kahverengi binaları ve daracık sokaklarıyla bana İstanbul’u anımsattı.
Ragusa da UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Burası da 1693’te çıkan yangın sonrası yeniden inşa edilmiş. Şehir iki bölümden oluşuyor. Ibla olarak adlandırılan eski kısımda Sicilya’nın en güzel manzaralarından birini yakalayabilirsiniz. Daha modern kısmında ise şehrin katedralı yer alıyor.
Aslında daha gittiğimiz irili ufaklı çok yer vardı ancak hepsini yazmaya kalkarsam Lonely Planet uzunluğunda olmasından korktum. THY‘nin adada bulunan Katanya Havalimanı’na direkt uçuşlarının olduğunu belirterek yazımı sonlandırırken hepinize iyi gezmeler diliyorum…